Hasarlı Bilgiler

Hasarsız bilgiler kitaplarda...

Aşk nasıl birşeydi?
Herkesin hayat ritmini aşk belirler. Aşk varsa coşarız yoksa bocalarız.
-Bu adil değil.
Bizler nasıl bu kadar aciz olabiliyoruz ki o ritmi başkasının ellerine bırakabiliyoruz. Bütün enerjimizi o kişiyi bulmaya çabalıyoruz. Ama muhtemel kişiye rastlayınca burun havalarda, onu elde etme konusunda sıkıntılar yaşıyoruz.
Geçenlerde birinden hoşlandım ve güneş olmadıgı kadar parlaktı. Sonra araya sogukluk girdi ve eski hayat geri geldi. Kendimi aciz hissediyorum. Yalnızken nereye kaçıyor bu coşku?

Son bir seneme göz gezdirdim:

  -İş yerinde ki yaşantımın hayatımı etkilediğini görüyorum. İşimi seviyorum, mükemmeli arıyorum. Kesin kararlarım, ciddi kenarlarım var, eleştirilere de bir o kadar sertim. Son bir senede sorumluluklarım arttı onca kişiyle uğraşmak, istedigini elde etmek zormuş. Olması gereken duruşum bu oldu mecburen. Bundan dolayı mutsuz oluyorum bazen. Sosyal hayatıma da yansıdı gereksiz yere. Dengeyi kurmanın vakti geldi artık. Kış sezonu geçsin başka bir şirkete "Merhaba ben geldim nedir arızamız" diyecegim.

-Aşk hayatım ise çok karmaşıktı. Onlarca kişiyle buluştum, görüştüm, yattım. En uzun soluklu olan ikisi ise tanıştığımın gecesi evinde kaldığım kişilerdi. İlginç bir istatistik... Ne insanlar tanıdım, kendimi tanıttım ama önceki sene ki gibi değildi. Farkettim ki aşk değil arkadaşlık arıyorum. Birkaç defa aşkı bulduguma inandım ama  kararsızlığımdan kaybettim, beni buldu ben de bu sefer uzak durdum. Renkli yaşantıma şahit olan arkadaşlarım Okan Bayülgen sempatikliği demişti adına. Haklılardı. Hep sempatikliğimden kazanıyordum, başka bir albenim yoktu. Onu da kaybettim galiba. Bıcır bıcır konuşmuyorum artıkın, gözlerimle gülemiyorum nedense.

-Sosyal hayat ise sıradandı. Hep aynı gezmeler, buluşmalar. Arkadaslarım bu yaz yine yine evlendi. Bu yaz 3 kere falan Şile'ye kamp yapmaya gittik. 9 10 kere ise Kartal'dan tekneyle balığa açıldık. Balık tutmayı seviyorum. Bu kışta bogazda olacagız umarım.

Not: Bütün apartmanı, aile apartmanı burası diye saçma bir nedenden üzerime salan karşı komşu -üzgünüm o haltı siz nişanlıyken sizin salonda da yedim...

16 Şubat 2013

Sezen Aksu - Bahane


"Aynaya baktım yüzünü unuttukça"




Babamla seyahat ederken dinlemiştim bu şarkıyı... O'nun hediyesi

Günlerden pazar, uzun zamandır yalnız kalmamıştı evinde, ev arkadaşının yurtdışında olmasına rağmen kalıcı misafirleri vardı. Salonda yatan iki arkadaşının bavulları ulu orta yerlerde üzerlerinde kot, tshirtleri, yerlerde çorapları. Eğlenceli olacağını sanıyordu. Ama şimdi dibe vurmuş durumdaydı. Onlarla alakalı olmayan sebeplerden dolayı artık hep yalnız kalmak istiyordu. Dün gece biri el uzatmak istemişti. Yardım için uzanan eli tuttu. Buluşmak için Avrupa yakasına geçmişti. Yarım saat geçmemişti bile yanından ayrılmış sokak ortasında telefonda onunla kavga ederken buldu kendini. Filmlerdeki sahneler geçti aklından, birkaç kişiyi aradı. Boka battım berbatım iyi degilim dedi. Yarın görüşelim dendi. O da elveda dedi. Keskindi bıçağı; gözleri bağlanmış birinin karşısında silahlı kişiye bıçak sallaması gibiydi. Canı daha da yanmıştı. Bahar umut demekti. Sokağa akmak, haftasonları beyoglunda takılmaktı. Vazgeçmeye kararlıydı. Artık hayatı bu çizgide sessiz sakin evinde alkol, sigara, müzik, filmlerle bazen kitap, dergi, gazetelerle geçecekti. Yaşlanmıştı belki de, o yüzünü görmüştü metrobüsün camında. Yakışmıyordu ama yapışacaktı. Kendi içine yönelip tekrar o kendi dünyasına sevecen gözlerle bakacaktı artık.

6 Nisan 2012

"Eksildikçe saatler"

Loş bir ışık hüzmesinin altında karşısındaki ekrana bakıyor ve uzun zamandır duyamadığı müziğin o herkese özel olmayan fısıltılarını duyabiliyordu. Gözlerinin açık ya da kapalı olması farketmiyordu. Görebileceği birşey yoktu, hem duman yaşartıyordu gözlerini. Kaybetmişliğini düşünüyordu onca yazdıkları artık gitmişti, yanmış bitmiş kül olmuştu. Baştan o diyalogları kafasında yaşayarak yazması bile aylarını alabilirdi. Cesaretsizlik örneği gösteriyordu. Duyanların "yaşam devam ediyor üzülme"lerini kendi kulağına fısıldıyordu. Bu yüzden artık onlara bahsetmesine gerek yoktu. Hüznün paylaşıldıkca azalmadığını aksine paylaşıldığını, bulaştığını biliyordu. Aslında bu kadar abartılacak kadar çok değildi yazdığı sayfalar. Sadece hüznü seviyordu. Kimbilir neler saklıyordu bu hüznün arkasına. Biriktirmiş olmalıydı ve hepsini bu ucuz romanın 3 5 sayfasıyla yakmaya çalışıyordu. Müziği yakalayarak duraksaması, güzel sözlermiş demesi bunun kanıtıydı. Neler saklıydı o cam gibi gözlerinde. Yine duraksadı... Onun duyduklarını duyabilir misiniz? Müsadenizi istese, izin verseniz... Müsadenizi isteyemez ama, öncelikleri arasındasınız. Hiçbir zaman giden olamaz. Hırçındır, öfkelidir, küstahtır, uyuzdur, kendini beğenmiştir hepsi sayenizde. Siz yokken ne kadar sakindir. İçi dışı bir değildir. Her ne kadar olmaya çalışsada kişiye göre davranır. Onlarca rolü vardır. Herkese bir çakra kolyesi giydirmiştir oradan bakar rolünü oynar. Bak yine rolü değişti başka dünyalara gi....


Yarım günde doğaçlama olarak eğlencesine çektiğimiz bir şeydi. Montajı ise biraz daha can sıkıcıydı. Kelebekleri önceki gece votka eşliğinde hazırlamış ve az bucuk senaryoyu kafamızda çizmiştik. Lakin görüleceği üzere davetsiz misafirler senaryoya uymamıza müsade etmedi ve ortaya güzel şeyler çıktı. Çok eğlenmiştik çekerken...(2009 askerden dönüş sonrası)